kızılca gün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kızılca gün etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2019 Salı

KEMALİST ÖĞRETMEN MİNE BÜLBÜL ''ANKARA ZABİT NAMZETLERİ TALİMGAHI ve M. KEMAL PAŞANIN MERASİM NUTKU''





ve
M. KEMAL PAŞANIN  MERASİM NUTKU
  
    Takvimler 1919 yılını gösterirken,
    Büyük harp sonuçlanmaya yüz tutmuş, askerlerimiz birbirinden binlerce km uzaktaki cephelerde savaş vermiş yorgun ve bitkindir. Ordumuz ağır kayıplar içindedir. Türk Milleti çok perişan ve bezgindir. Halk İstanbul’un işgalini bir dram seyreder gibi seyir etmektedir.
    Aynı yıl Kuleli Askeri Lisesi son sınıf öğrencileri de tıpkı İstanbul gibi bu işgali ve tahakkümü her gün türlü olayları bahane eden baskılarla yaşamaktadır. Üstelik son sınıfı bitirdikleri halde, okulda 4. sınıf  oluşturularak bir çeşit göz altında tutulmaktadırlar. Bu öğrencilerden bazıları işgalin tesis ettiği bu nobran davranışları içlerine sindiremeyerek düşünmeye ve yerlerinde duramamaya başlarlar. Yine o sıralarda muzaffer komutan M. Kemal Paşa Samsun’a çıkmış gazetelerde ilgili resimli haberler ve halkın düzenlediği miting haberleri yer almaya başlamıştır.
    Samsun’a çıkış yaman ve zorlu mücadelenin başlangıcı olmuş ve Türk Milleti, Paşasının safına katılarak ‘Ya İstiklal ya ölüm’  demeye başlamıştır. Yerinde duramayan çareler arayan askeri lisesi öğrencileri M. Kemal Paşanın yaktığı çoban ateşinden feyz alarak Anadolu’ya  kaçma planı yapmışlar ve haziran günlerinde Paşa Bahçe Vapuru ile gizlice Mudanya’ya hareket etmişlerdir. O sıralarda deniz hatları, İngiliz ve  İtalyan birliklerinin kontrolü altında bulunduğundan vapurun depolarına saklanarak Mudanya’ya geçmeyi başarırlar. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Anadolu’ya geçmeyi başaran gençlere kucak açmıştır. Cemiyetin Bursa şubesi diğer illerden de gelenler ile 70, 80 kişi bulmuştu! Yine bir yolculukla Karaköy’e ve sonra tren ile Ankara’ya ulaşmayı başaran gençler nihayet Ankara’da kurtuluşu tesis edecek mahir önderlere kavuşmuşlardır.
    Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisinin henüz muntazam güvenlik kuvvetleri bulunmamakta, gönüllülerden oluşmuş birlikler ile kuvvet sağlanmaya çalışılmaktaydı.  Böyle bir dönemde askeri eğitim alan öğrenciler Ankara’nın çorbasına tuz katmışlardı. Gelecek günlerin kıymetli münevverleri olacak bu genç zabitler ile umut her gün yeni ışkınlar veriyor serpiliyordu.
  M. Kemal Paşa İstanbul kuleli askeri lisesinden gizlice Ankara’ya gelen bu gençler ile tanışmak konuşmak istedi. Gülhane hastanesinde bir bölüme yerleşen öğrenciler ile M. Kemal Paşa, Fevzi Paşa, Albay İsmet bey ile koğuşta görüştüler. M. Kemal P aşa öğrencilere bir isteklerinin olup olmadığını sorar? Bölüğün başkanı seçilen Askeri öğrenci Çavuş M. Kemal Paşa ve arkadaşlarına hitap ederek;
‘’Her türlü müşkülat ve tehlikelere göğüs gererek bir Türk Eri gibi düşmanla çarpışmak için geldik bizleri hemen cepheye göndermenizi talep ederiz.’’ İradesini gösterirler.
 M. KEMAL PAŞA ve ANKARA ZABİT NAMZETLERİ TALİMGAHI
 M. KEMAL PAŞA ve ANKARA ZABİT NAMZETLERİ TALİMGAHI

'Ankara Zabit Namzetleri Talimgahı’ Büyük Millet Meclisinin Harp okulu niteliğini taşıyacaktı. Talimgah merkezi olarak Abidin Paşa Konağı uygun görülmüştü. Görevi sırasında Ankara için çok önemli hizmetler yapmış olan Abidin Paşa’ya ait olan bu ev yine son derece önemli bir görev üstlenmişti. Konağın bahçesine çadırlar kurulmuş tam bir kışlaya çevrilmişti. Dört ay boyunca yenilenme ve amaç eğitimi  yapıldı. Askeri öğrenciler amaç doğrultusunda hedefe kitlenecek varını, yoğunu ki, o kuru bir candı, Vatana feda etmekten çekinmeyeceklerdi. 





ABİDİN PAŞA KONAĞI 
   Zaman zaman Talimgahın askeri öğrencileri Abidin Paşa Konağından Taş Han’a oradan da Meclisin önüne daha sonra istasyona kadar askeri marşlar söyleyerek geçityaparlar, özelikle M. Kemal Paşa bu geçitlerden çok memnun olur derhal Meclisin balkonundan arkadaşları ile birlikte Zabit Namzetlerini  selamlar alkışlarlardı.


ANKARA ZABİT NAMZETLERİ TALİPGAHI GEÇİŞİ

  Diploma merasiminde Fevzi Paşa, Ali Fuat Paşa ve millet vekili Suphi Bey  ve Rus sefiri bulundu.
Bu güzel bilgileri Hakimiyeti Milliye Gazetesinde yayınlanan ‘Münevver Kahramanlar’ başlıklı haberden öğreniyoruz.
Dileğim de şu dur ki, biraz o haberden de alıntılar yapayım. Çünkü bilirsiniz ki o günlerin gazete haberlerinde gerçek bir lezzet ve ışık var.
   Hakimiyeti Milliye Gazetesinin 7 Kasım1920 tarihli haberi şöyle;

Münevver Kahramanlar,
   Geçen gün Ankara genç ordunun yeni bir iftihaline daha şahit oldu. İstanbul’dan koşup gelen anavatana iltihak eden mektepliler, Ankara’da genç orduya ilk talimgahlarını açmışlardı. Bunlardan bir kısmı geçenlerde tahsillerini ikmal etmişler, şahadetnamelerini almışlardır. Genç zabitlere şahadetname tevzi merasiminde pek çok zevat hazır bulunmuş, merasime Büyük Millet Meclisi Reisi M. Kemal Paşa Hazretleri riyaset etmişlerdir. Bu vesile ile nutuklar teati edilmiş mektep komutanı beyin nutkunu mektepten birincilikle neşet eden Edirne’li Enver Efendinin hitabesi takip  etmiş nihayet M. Kemal Paşa Hazretleri sureti atide mündemiç nutkunu irat etmişlerdir.
  Milletin istihlası ve vatan emrindeki azim ve imanına canlı bir misal teşkil eden merasim hazırında unutulmaz hatıralar bırakmıştır.
1 KASIM 1920 ANKARA ZABİT NAMZETLERİ TALİMGAHI İLK MEZUNLARI 


   M. KEMAL Paşa'nın Nutku;

Efendiler,
  Garbın hiçbir vakit affedemeyeceğimiz zalimleri, Memleketimiz Türkiye’yi parçalamak bu topraklarda yaşayan milletimizin haysiyetini istiklâlini paymay etmek için verdikleri asırlık kararı en nihayet mevkii tatbike koyarken, Milletimiz bu gün cihana şamil inkılabat ve ihtilalat içinde mevcudiyetini muhafaza lüzumuna  kanidir.
  Bu kanaat Memleketimizin ve Milletimizin bütün cihanı beşeriyete cidden haizi kıymet olduğunu, bihakkın takdir ettirmektedir. Millet kendilerine bütün zalim nazarlar ve feci teşebbüsler karşısında ciddi   hakiki mevcudiyeti ile ayaklandı ve bunun neticesi olarak Ankara’da Büyük Millet Meclisi vücuda geldi.  Bittabi hainlerden bahsetmek istemem fakat kanatıma nazaran bütün  efradı milletimiz bu teşekkül eden vaziyetin  tarsin ve takviyesi ve muvaffakiyeti için bütün mevcudiyetlerini hasretmişlerdir.  Bunun en kıymetli bariz misali  mevcudiyetleri ile teessüs etmiş olan bu müessesi askeriyenin teessüsüne bahis olmuş olan muhataplarımız gençlerdir.
    Filhakika bu gençler burada fevkaladeliğin maddi bir misalini vücuda getirmişlerdir bundan dolayı hareketleri şayanı takdir ve tebriktir.
   Efendiler
   Milletimizin ve onun sevk ve idaresini deruhte etmiş olan Büyük Millet Meclisinin Büyük mücadelede  behemehâl muvaffak olacağına eminim. Bu hususatın temini için esvabı ava mil vesait  mevcuttur.          Burada yalnız şunu zikretmek isterim; Bu esvap ve avamilin başında en müessiri ordumuzdur. Ordumuz hayat ve haysiyet mücadelesinde Milletin ve Milletin gayelerinin yegane istinatgâhıdır.
  Ordu kendisine teveccüh eden bu vazifei Mübeccelesinde bihakkın muvaffak olabilmesi için lazım gelen evsafın birincisi demir gibi bir zabitandır.  Orduda zabıtan yegane vasıtai tecellisi münevver karma  fedakar zabitandır .

   Bu gün ordumuz zabitanı saydığım evsafa tamamen maliktir. Fakat buna bir şey ilave etmek lazımdır ki, bu da içinde bulunduğu şu fevkalade ahval ve şeraitin  heyecanları ile gayeleri ile yetişecek olan genç zabitlerimiz bize istikbal için daha kuvvetli ümitler bahş edeceklerdir .
   İşte bu gün, bu  basit ve deb debesiz merasimle Büyük Millet Meclisi namına büyük bir mükafata mahzar olmuş bulunuyoruz. Ordumuz bu günün şeraitine bu günün evsafına malik  genç zabitana malik olacak ve Ordu bu genç zabitan ile cidden iftihar edecektir.
Bu zabitanı Büyük Millet Meclisine meresimle takdim eden Mektep Müdürü ve rüfekai  mesaisine, Büyük Millet Meclisi namına tebrik ederim .


 Ankara Tarih boyunca Türk Medeniyetlerinin kalpgâhı olma şerefini elinde tutmuş, bir merkez olarak kendine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiştir. Havası sert, insanı mert ANKARA’ya ATATÜRKÜMÜZÜN GELİŞİNİN 100. Yılında umarım içine düşürülmek istendiğimiz çatlakları onararak, tamir ederek çıkarız. Ankara Tarihi bize bizi anlattıkça, TÜRK DEVRİMİNİ kavradıkça KIZILCA GÜNDEN aydınlığına çıkacağımız inancı ile doluyum.


   NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !

  

26 Aralık 2018 Çarşamba

KEMALİST ÖĞRETMEN MİNE BÜLBÜL ''HÜR CUMHURİYETİN MERKEZİ''

HÜR CUMHURİYETİN MERKEZİ 
  27 ARALIK 1919, ATATÜRK’ÜN ANKARA'YA GELİŞİ
   



           ATATÜRK, 
   Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve baş muhariri Yunus Nadi’ye verdiği bir mülakatta şöyle der;
‘’Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade, tarihten  öğrendim ve Cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuki idaresinin inkısamı üzerine Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken ‘Ankara Cumhuriyeti’ni görmüştüm!’ Tarih sayfalarının bana bir CUMHURİYET MERKEZİ olarak tanıttığı, Ankara’ya geldiğim O gün gördüm ki, aradan geçen asırlara rağmen Ankara’da hala 'O Cumhuriyet kabiliyeti' devam ediyor!

  NASIL OLDU?
     Padişah ve İngilizlerin Anadolu’daki işgale karşı direnme çabalarını bastırmak için düşünülen M. Kemal ismi üzerinde uzun tartışmalar yapılmıştı. Damat Ferit Paşa’nın kefaleti neticesinde karar verilmiş, M. Kemal’in adı  Malta Sürgünleri listesinden çıkarılarak Padişahın özel yetkili Yaveri olarak Anadolu’ya gönderilmek, üzere görevlendirilmişti. Bu görev, M. Kemal için, Milletin sinesinde, İrade-i Milliye’nin ortaya çıkarılması anlamı taşıyordu.
   
  VER ELİNİ ANADOLU,
   Amasya ve Erzurum’dan sonra Sivas en geniş çaplı Kongre idi. Sivas Kongresi ağır şartlar altında akd edilirken Heyeti Temsili’ye Delegelerin ‘’mali durumumuz müstakili yete izin vermediği’’ yönündeki görüşlerine karşılık M. Kemal ‘’….fakat biliniz ki halk buna meydan vermeyecektir.. ‘’çıkışı ile son bulur.
  Tutuklanmaktan bir kaç saat farkla kurtulan, M. Kemal KAYSERİYE oradan da Mucur'a geçer. 
  M. Kemal, Hacı Bektaş’da Çelebi Cemalettin Efendi ve Salih Baba ile can cana gelerek 'HAK YOLUNDA' irade koymak üzere sözleşirler. Tekrar Mucur'a dönen M. Kemal gittiği her merkezde şehrin ileri gelenleri ve özellikle gençler ile esaslı görüşmeler yaparak, aslında küçük kongreler akd ediyordu. Sivas Kongresi Saltanat ve Damat Ferid Paşanın baskısı altında kalmış, M .Kemal’in Heyeti Temsiliye Başkanlığı, bertaraf olmuştu, çözülmeler ve kopuşlar başlamıştı. Beynam’da uygunsuz koşullarda sabahlanılmış, ıskartaya çıkacak bir otomobil ile Ankara’ya doğru yol alınıyordu. VE

ANKARA’lılar
     M. Kemal'i neredeyse 7 gündür bekliyordu !

  ANKARA
  Evliya Çelebi, Ankara için ‘Osmanlı’nın elinde ebed eyleye’ dediği şehir yıkılmaz kalesi ve halkının sağlamlığı ile seyahatnamesinde dikkat vermişti.
  1893 yılında demiryoluna kavuşan Ankara, dört tarafından Anadolu’ya sahip bir merkez konumundadır.  
1893 yılında Sam Elliot’un tespitine göre 18 bin Türk 11 bin Hristiyan olmak üzere 29 bin kişi yaşamaktadır.
 Daha önce tiftik ve tarım ticareti ile çok zengin yaşam süren Ankara, 19. Yüzyıl’a yoksullaşmış olarak girmiştir. Ayrıca şehrin iki yanında bataklıklar oluşmuştu. Sıtma ve verem, savaş kadar can almaktaydı. Aslında havası sağlam ve memuru, esnafı, köylüsü dirençliydi. 24 Oğuz boyu, Ankara ve o’na bağlı orta Anadolu kentlerinde çoğunlukta ve ağırlıktaydı.

   KIZILCA GÜN 
   Oğuz Boyu, AHİ Ocakları ve onların güvenlik kolu olan seğmenlerce, Oğuz gelenekleri her şeye rağmen sürdürülüyordu. Tarihte, KIZILCA GÜN adıyla anılan, halkın tehlikeli ve zor günlerde, toplanarak irade koyduğu günler bir Oğuz geleneğiydi. Selçuklu’nun çözülmesinden hemen sonra ‘AHİ CUMHURİYETİ’ ile geleceklerini teminat altına almışlar, Osmanlıya da yön vermekten geri kalmamışlardı.
   Bir Kızılca gün, yaşayan Ankara M. Kemal’in gelişinin bir gün öncesinde, ‘Sancağı Mihraba’ dikerek ilanı yapmıştı. Ve artık Ankara’lılar M. Kemal’i bekliyorlardı.

   ÖNDER MİLLET 
  Dikmen sırtlarında, yani KIZILCA YOKUŞTA, Seğmen Tertibinin başı çektiği Şehrin ileri gelenleri ve halkın büyük özlemi ve tezahüratı ile karşılandı.
Seğmenlerin, ‘Millet yolunda ölmek’ andı ile duygulanan, M. Kemal’in gözleri yaşlanarak, duygulanmış, daha sonra merkeze doğru  hareket etmiştir.
ANKARA KLUBÜ 'SEĞMENLER'



MİLLET ÖNDERİNİ,
ÖNDER MİLLETİNİ BULMUŞTU!

     İRADEYİ MİLLİYE MERKEZİ  
   Ankara’ya geldikten sonra Osmanlı Mebusan Meclisini tercih eden arkadaşları o’nu yalnız bırakmıştı. O asla gerçek bir İrade-İ Milletten ve kararından sapma göstermedi. Heyeti Temsiliye neredeyse yalnızca kendisinden ibaretti. Ancak yılmadı. Heyeti Temsiliye adına İstanbul’a giden arkadaşlarını nerede ise telgraf yağmuruna tutarak ‘İRADE-İ MİLLİYENİN ANKARA’da’ olduğunu bildiriyordu. Arkadaşları hemen dönmedi, ancak Osmanlı Mebusan Meclisinin, son kanunu, Misakı Milli sınırları yasası oldu.
  Yine telgrafları ile İstanbul ve Saltanatı muhalif devletlere savunarak İstanbul’a, gerçek iradenin, Ankara olduğunda ısrar ediyor, Ankara’ya gelmelerini bildiriyordu. Ankara’da geçirdiği yalnız günler o’nun için Halkçılık ilkeleri üzerinde yoğunlaşarak çalışma zemini verdi. Osmanlı’ya çevrilmiş olan silah, Wilson Prensipleri ile sağlamlaştırılmış, meşruiyet bulmuştu. M. Kemal hemen bir konferans vererek, Wilson Prensiplerinin, Millet’inin de temel hakkı olduğunu vurguladı. Kısaca düşman tezcizatı ile düşmanı vurmuştu.
VATAN ÜZERİNDE VAR OLMA HAKKINI, ‘O’ VE MİLLETİ KULLANACAKTI !


  MESLEĞİ TÜCCARLIK OLMAMALI!
    Ankara’da bulunduğu süre içinde, Sivas’ta çıkarılan ve adını kendi koyduğu, İrade-i Milliye gazetesini, Ankara’ya taşımak istemiş ancak gazetenin sahibi izin vermeyince Ankara’da ‘Hakimiyeti Milliye’ adında bir gazete çıkarmıştı. Gazetenin mesleği bölümünde çok dikkat çekici bir yazıyı M. Kemal bizzat yazdırdı.

’Bugünden itibaren mevki-i intişara çıkan ve sütunlarında bütün Anadolu ile onu alâkadar eden muhitlerin ahvâl ve hadisâtını ihtiva edecek olan gazetemize bu ismi tesadüfi olarak vermedik Gazetemizin ismi, aynı zamanda takip edeceği tarik-i mücâhedenin de nev’idir. Şu halde diyebiliriz ki, Hâkimiyet-i Milliye’nin mesleği, milletin müdafaa-i hâkimiyeti olacaktır.’'


  BENİM KARAKTERİM HÜRRİYET VE İSTİKLAL !
  ‘O’ nu dahi yapan en kötü şartları, kendi lehine çevirmekteki ustalığıydı. Bu ustalık, 
       HÜR AKIL ve HÜR  KARAKTERİN, 
    bilgiyle, bezenmesinden meydana gelmişti.
  İstanbul’da ecnebilerin, nasihat ve planları ile vakit geçiren arkadaşları, çaresiz son ile karşı karşıya kalmış Ankara’ya gelmeye başlamışlardı. 

  EŞSİZ MİSAFİR 
Artık bütün ibreler, Ankara ve Ankara’nın eşsiz misafiri fahri Ankara’lı M. Kemal’i gösteriyordu .
O, direncin, dürüstlüğün,
     gerçek, İRADE-İ MİLLİYE’nin TEMSİLCİSİYDİ.
BÜYÜK ÖNDER, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİ,
burada açacak;
 Misak-ı Milli’yi, istiladan arındıracak ve Lozan’da BARIŞI sabitleyecekti.

  İş bununla da bitmeyecek, topyekun Kalkınma ve İyileşme hamlesi başlatacaktı.
DAYANÇ; TÜRK MİLLETİ’NİN, FEDAKARLIĞI AZMİ VE ZEKASI İDİ !
ÖNDER VE MİLLETİN, EL ELE, GÖNÜL GÖNÜLE, VERDİĞİ ANKARA
HÜR CUMHURİYET MERKEZİ ANKARA 

HÜR CUMHURİYET TÜRKİYE'NİN MERKEZİ 


27 ARALIK 1919
ATATÜRK'ÜN ANKARA'YA GELİŞİNİN
99. YILI KUTLU OLSUN!
  Avrupa ve Anadolu’dan sürülüp atılmaya çalışılan, hatta bitirilmek istenen, bir Millet ve Merkezi Ankara, bu tarihten sonra,
TÜM MAZLUMLARIN, ZİYARETGAHI OLACAKTIR.