HAKİKİ TABLO
Hukuk tahsilli, Gazeteci Emil Ludwig Türkiye ile sıkı
ilişkiler içinde bulunmuş! I.Dünya savaşı sıraları olmak üzere bir kaç kere
Türkiye'ye, özellikle de 30 Aralık 1929'da Kemal Atatürk'ü görmeye gelmiştir.
Gazeteci özelliği olarak iyi bir
bibliyograf oluşu ve bence bir de fazlası ile! Bu fazlayı sona bırakmak daha
uygun olur düşüncesindeyim! Gazeteci olması nedeniyle, yaşadığı dönemin
liderleri ile tarihe geçmiş şahsiyetlerin edebi türden mükemmel biyografileri
ile değer üreten, yaptığı röportajlarla dönemin önemli liderlerinin tanıtımına
imza atan Emil Ludwig'in söz konusu
dönem liderlerinden Mussolini ve
Stalin ile yaptığı tarihsel röportajlar ile de büyük kütüphanelerin önemli belgeleri arasında
yerini korumaktadır. Mussolini ve Stalin'in ortak sonları da dikkate değer ayrı
bir konu! Bu küçük giriş tanıtımından sonra tekrar Emil Ludwig'in hayatı ve
eserlerine genişçe değinmek üzere diyelim ve bu konuya değinme gereği duyuran
ilk güdüyü üreten dolayısıyla dikkatimi çeken 'Tarih Dünyası' adlı dergide Emil Ludwig
ile yapılan roportaja geçelim. Okuduğum anda çok beğendiğim, ne güzel
betimlenip, somutlaştırılmış dediğim güzel ifadeler! Karşılaştığım anda, paylaşmayı çok istedim,
çünkü Atatürk'ümüzün ölümüyle devreye giren tek akıl ciddi bir şekilde olanı
biteni anlamamızı zorlaştıracak şekilde bilim ve kültür dünyasını baskılamış,
neredeyse yok etmiştir! Bu bilgilere
dolaylı kaynaklardan ulaşmak, zorluklar yanında gerçeğinde göreceli hale
gelmesini adeta zorunlu kılıyor ve bilgi ne yazık ki, bulanıyor! Doğaldır ki,
ben de sınırımız dışı sitelerin kalitesinde, sistematik ve ciddi çalışmalar ile
zenginleşmiş siteler, bağlantılar, köprüler ve dijital de olsa belgeler bulmak,
okumak, zenginleşmek isterdim. Ne yazık
ki, kör karanlıkta iğneyle kuyu kazıyoruz ! Bu belki de kişisel körlüğümüzden
de kaynaklanıyor olabilir.Böyle olma olasılığı da vardır. Bilemiyorum açık kapı
bırakıp göremediğimiz yetersizliklerimizi yansıtıp, KEMAL'e ermeyi
zorlaştırmayalım kolayca yapanlar, mutlaka vardır! Fakat bizim KEMALİST işler
epeyce zor ilerliyor. Bir türlü kurulamıyoruz! Özlemle tamamlanmayı bekliyorum!
Atatürk'ün ağzından çıkan orijinal metinlere ulaşmak bile
belli bir çabayı ve zorluğu peşinde getiriyor ve her tercümanın kafasındaki
ATATÜRK kendi penceresinden gördüğü kadar. Hal böyle olunca kimsenin ATATÜRK'ü
kimsenin ki ne benzemiyor! Bu da yetmez gibi kimse kimsenin Atatürk'ünü beğenmiyor!Bu beğenmemeye ben deniz de dahil!
Ve en çok şikayetim bir takım gruplar ve partiler hatta particikler Atatürk ile
ilgili belgelerin aslını ellerinde tutup kendilerine imtiyazlar ve özel haklar
devşirmeyi de KEMALİZM olarak yansıtıyorlar. Aslın paylaşılmadığı bir sürü
tercüme ortalıkta dolanıyor ve korkunç bir siyasi rant çevriliyor. Oysa yiğit
olan er meydanına açıkça çıkar! buradan anlıyorum ki; mevzu Vatan değil mevzu
politik rant ve altında dönen dolap! Atatürk'ümzün 'HAKİKİ TABLO'sunu her
eylemleri ve demeçleri ile 'alacalı kargaya' çevirerek! Esefle kınıyorum!
ATATÜRK Osmanlıcayı öyle bir ustalıkla kullanıyor ve öyle
hakim ki bir cümlesi ile nerdeyse bir kitap yazılır. O kadar zengin ve örüntü
dolu. O nu anlatmaya hacmini yakalamaya ömrümüz yeter mi bilmem! Ancak bayrak
yarışının bize düşen etabını en iyi derece ile bitirmek zorundayız!
Beğendiğim metni derhal iletmeye çalışacağım bu metnin
kaynak kişisini bibliyograf diye
niteledim, çünkü hep öyle nitelenmiş! Umarım uygundur! Baştan söylemek
gerekirse, bence daha fazlası!
KAYNAK, TARİH DÜNYASI
ÜNLÜ TARİHÇİ EMİL LUDWİG’İN TÜRKİYE'YE HAYRANLIĞI.
Ünlü Alman tarihçisi Emil Ludwig Türkiye'ye gelmiş ve 30
Aralık 1929 tarihinde Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul
olunmuştur. Emil Ludwig'in bu görüşmenin ardından izlenimlerini yansıtan
demeci, HAKİMİYETİ MİLLİYE GAZETE'sinde yayınlanmış ve gazete muhabirine ilgi çekici betim ve
karşılaştırmalarda bulunmuştur!
Ankara'ya geliş nedenini öncelikli olarak Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal'i görmek olduğunu beyan
etmiş, gerekçesini ise ''Çünkü zamanımızın en
büyük Devlet Adamını tanımak isterim'' diye belirtmiştir. ''Bundan başka umumi harp esnasında Türkiye ye
gelmiştim. Dostlarım bana daima memleketimizde beş altı sene içinde vücuda
getirilen büyük ve hayrete şayan ilerleme ve medeniyet eserlerinden
bahsettiler! Bunları da bizzat görmek ve incelemek istedim.'' der.
<<...memleketinizi
ziyaret ederken İtalya'da gördüğüm bir (ressam elinden çıkmış yağlı boya tablo)
tabloyu hatırladım! Meşhur bir Ressam tarafından yapılan bu tablonun üzerine
başka bir Ressam tarafından yeni bir
resim yapılmış! Fakat yeni ve başka bir Ressam, bu sonradan yapılan resmi
kazımış ve altında bulunan HAKİKİ TABLO'yu meydana çıkarmıştı . Türk Milletinin
meziyetlerini, ilerleme ve medeniyete karşı olan kabiliyetlerini temsil eden
tablo sultanlar devrinde aldatıcı diğer, bir resim ile örtülmüştü! Fakat büyük
bir Adam gelmiş bu sonradan yapılan resmi hayrete şayan bir maharetle kazımış
ve Türk Milletinin meziyetlerini meydana çıkarmıştır.
Pek ziyade hasta
olan ve sonradan hayat ve kudret kazanan Milletin manzarasını görmekten daha
güzel bir hal tasavvur olunmaz!
Bilhassa vücuda
getirilen bu yeni değişiklikler hayretime mucip oldu! Türkiye'yi ilk ziyaret
ettiğim zaman İstanbul'da iki Türkçe kelime öğrenmiştim 'çabuk ve yavaş' eski devir pek yavaş
gidiyordu! O zaman arabacılara 'çabuk' demek mecburiyetindeydim. Bu defa ki
ziyaretimde öyle bir sürate şahit oldum ki otomobilcilere 'yavaş' demek
mecburiyetin de kaldım. Reisicumhur Gazi Hazretleri tarafından kabul olunmak
büyük şerefine eriştim! Büyük adamla iki
saat kadar konuştum. Gazi hazretleri bana Goethe'nin bir sözünü hatırlattı,''
insanlar aynı zamanda düşünürler ve harekete geçerler!'' Gazi ile mülakatım o
kadar kıymetlidir ki bunu iki kelime ile anlatmaya imkan yoktur. Bu hususta
bizzat ben kalem yürüteceğim. Bütün dünya Gazinin yalnız faaliyetlerini
bilirler, fakat ben kendileri ile görüşürken dünyanın meçhulü olan diğer büyük
meziyetler keşfettim Gazi hazretleri faal oldukları kadar mütefekkirdirler! Gazi hazretlerinin M. Mussolini ile mukayese
edemeyiz! Çünkü teşebbüslerin bütün esası Milletlerinin sosyal teşekkülleri ve hareket hatları
arasında fark vardır. Her İkisi de milletlerine yeniden hayat ve kudret vermek
istiyorlar, fakat içinde bulundukları ahval ve şartlar mukayese edilemez.
Burada Emil Ludwig neden Gazi Mustafa Kemal'i Mussolini ile
karşılaştırarak bir fark tespit etmek zorunda kalmıştır.
Bu mecburiyet nedendir?
Bu cevap hangi sorunun karşılığıdır ve ya hangi konjüktürün dayattığı karşılaştırmadır, akıllarda bu ve buna benzer sorular incelenmeye değer kalmalıdır ! Stalin ve Mussolini ile ne ortak yön vardır?
Bu mecburiyet nedendir?
Bu cevap hangi sorunun karşılığıdır ve ya hangi konjüktürün dayattığı karşılaştırmadır, akıllarda bu ve buna benzer sorular incelenmeye değer kalmalıdır ! Stalin ve Mussolini ile ne ortak yön vardır?
Ve Emil Ludwig
2 ocak 1930 tarihinde Türkiye'den ayrılır.
2 ocak 1930 tarihinde Türkiye'den ayrılır.
Bence not defteri aldığı cevapların yanında tespit
edemediği ve hatta kendinin bile cevaplayamadığı sorularla doludur ! veya
almaya çalıştığı bilgiler!
Emil Ludwig'in cevabını bilmediği ve bu nedenle soramadığı sorular var mıdır ?
Yoksa bu diktatör diye andıkları büyük adamın Goethenin ilhamlandığı kültürün kökünü bilişi mi?
Emil Ludwig'in cevabını bilmediği ve bu nedenle soramadığı sorular var mıdır ?
Yoksa bu diktatör diye andıkları büyük adamın Goethenin ilhamlandığı kültürün kökünü bilişi mi?
Her insanın sorduğu soru; aslında onun ruhunu ve
sentezleyebildiği bilgi düzeyini yansıtmaz mı?
Kanımca konuyu, Emil Ludwig'in ATATÜRK ile yaptığı
röportajı doğru anlayabilmek için, üç
ana başlıkta toplamak gerekir.
Yapılan röportaj öncesi ve sonrası röportajın da geçtiği yer ve her iki şahsiyetin önem arz eden özellikleri, özellikler derken de duruma kadar getirilen kişisel gelişim ve dünya gelişiminden söz etmekteyim.
Yapılan röportaj öncesi ve sonrası röportajın da geçtiği yer ve her iki şahsiyetin önem arz eden özellikleri, özellikler derken de duruma kadar getirilen kişisel gelişim ve dünya gelişiminden söz etmekteyim.
ÖNCE dediğimiz de,
-Emil Ludwig kimdir?
-Hangi millete mensuptur?
-Hangi derneklere üyedir?
-Kendini nereye ait hissetmektedir?
-Nerede çalışmaktadır neler yapmıştır?
-Niçin görüşmek istemiştir? gibi. Bu sorular, ihtiyaç
duyuldukça çoğalacak türdendir ve anahtardır! Bu anahtarlar ışığında, AN ve
SONRASI rahatça incelenebilir inancındayım! Demek ki üç ana başlıkta bir
inceleme yapmak boynumuza borç oldu!
Muhteşem..
YanıtlaSilFuat Yeşilkaya sizden bu güzel dönütü almak beni çok mutlu etti.Umarim çok daha ilerler. ESENLİKLER DİLERİM.
YanıtlaSilBir solukta aralıksız okudum Güzel cümlelerinizin devamını bekliyorum
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilKaleminize sağlık.
YanıtlaSilSizin de ..
Sil