4 Aralık 2017 Pazartesi

"HAKİKİ TABLO" - Kemalist Öğretmen: MİNE BÜLBÜL

HAKİKİ TABLO
Hukuk tahsilli, Gazeteci Emil Ludwig Türkiye ile sıkı ilişkiler içinde bulunmuş! I.Dünya savaşı sıraları olmak üzere bir kaç kere Türkiye'ye, özellikle de 30 Aralık 1929'da Kemal Atatürk'ü görmeye gelmiştir. Gazeteci özelliği olarak  iyi bir bibliyograf oluşu ve bence bir de fazlası ile! Bu fazlayı sona bırakmak daha uygun olur düşüncesindeyim! Gazeteci olması nedeniyle, yaşadığı dönemin liderleri ile tarihe geçmiş şahsiyetlerin edebi türden mükemmel biyografileri ile değer üreten, yaptığı röportajlarla dönemin önemli liderlerinin tanıtımına imza atan Emil Ludwig'in söz konusu  dönem liderlerinden  Mussolini ve Stalin ile yaptığı tarihsel röportajlar ile de büyük  kütüphanelerin önemli belgeleri arasında yerini korumaktadır. Mussolini ve Stalin'in ortak sonları da dikkate değer ayrı bir konu! Bu küçük giriş tanıtımından sonra tekrar Emil Ludwig'in hayatı ve eserlerine genişçe değinmek üzere diyelim ve bu konuya değinme gereği duyuran ilk güdüyü üreten dolayısıyla dikkatimi çeken 'Tarih Dünyası' adlı dergide Emil Ludwig ile yapılan roportaja geçelim. Okuduğum anda çok beğendiğim, ne güzel betimlenip, somutlaştırılmış dediğim güzel ifadeler!  Karşılaştığım anda, paylaşmayı çok istedim, çünkü Atatürk'ümüzün ölümüyle devreye giren tek akıl ciddi bir şekilde olanı biteni anlamamızı zorlaştıracak şekilde bilim ve kültür dünyasını baskılamış, neredeyse yok etmiştir!  Bu bilgilere dolaylı kaynaklardan ulaşmak, zorluklar yanında gerçeğinde göreceli hale gelmesini adeta zorunlu kılıyor ve bilgi ne yazık ki, bulanıyor! Doğaldır ki, ben de sınırımız dışı sitelerin kalitesinde, sistematik ve ciddi çalışmalar ile zenginleşmiş siteler, bağlantılar, köprüler ve dijital de olsa belgeler bulmak, okumak,  zenginleşmek isterdim. Ne yazık ki, kör karanlıkta iğneyle kuyu kazıyoruz ! Bu belki de kişisel körlüğümüzden de kaynaklanıyor olabilir.Böyle olma olasılığı da vardır. Bilemiyorum açık kapı bırakıp göremediğimiz yetersizliklerimizi yansıtıp, KEMAL'e ermeyi zorlaştırmayalım kolayca yapanlar, mutlaka vardır! Fakat bizim KEMALİST işler epeyce zor ilerliyor. Bir türlü kurulamıyoruz! Özlemle tamamlanmayı bekliyorum!
Atatürk'ün ağzından çıkan orijinal metinlere ulaşmak bile belli bir çabayı ve zorluğu peşinde getiriyor ve her tercümanın kafasındaki ATATÜRK kendi penceresinden gördüğü kadar. Hal böyle olunca kimsenin ATATÜRK'ü kimsenin ki ne benzemiyor! Bu da yetmez gibi kimse kimsenin Atatürk'ünü  beğenmiyor!Bu beğenmemeye ben deniz de dahil! Ve en çok şikayetim bir takım gruplar ve partiler hatta particikler Atatürk ile ilgili belgelerin aslını ellerinde tutup kendilerine imtiyazlar ve özel haklar devşirmeyi de KEMALİZM olarak yansıtıyorlar. Aslın paylaşılmadığı bir sürü tercüme ortalıkta dolanıyor ve korkunç bir siyasi rant çevriliyor. Oysa yiğit olan er meydanına açıkça çıkar! buradan anlıyorum ki; mevzu Vatan değil mevzu politik rant ve altında dönen dolap! Atatürk'ümzün 'HAKİKİ TABLO'sunu her eylemleri ve demeçleri ile 'alacalı kargaya' çevirerek! Esefle kınıyorum!
ATATÜRK Osmanlıcayı öyle bir ustalıkla kullanıyor ve öyle hakim ki bir cümlesi ile nerdeyse bir kitap yazılır. O kadar zengin ve örüntü dolu. O nu anlatmaya hacmini yakalamaya ömrümüz yeter mi bilmem! Ancak bayrak yarışının bize düşen etabını en iyi derece ile bitirmek zorundayız!
Beğendiğim metni derhal iletmeye çalışacağım bu metnin kaynak kişisini  bibliyograf diye niteledim, çünkü hep öyle nitelenmiş! Umarım uygundur! Baştan söylemek gerekirse, bence daha fazlası!
KAYNAK, TARİH DÜNYASI
ÜNLÜ TARİHÇİ EMİL LUDWİG’İN TÜRKİYE'YE HAYRANLIĞI.
Ünlü Alman tarihçisi Emil Ludwig Türkiye'ye gelmiş ve 30 Aralık 1929 tarihinde Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul olunmuştur. Emil Ludwig'in bu görüşmenin ardından izlenimlerini yansıtan demeci, HAKİMİYETİ MİLLİYE GAZETE'sinde yayınlanmış ve  gazete muhabirine ilgi çekici betim ve karşılaştırmalarda bulunmuştur!
Ankara'ya geliş nedenini öncelikli olarak Reisicumhur  Gazi Mustafa Kemal'i görmek olduğunu beyan etmiş, gerekçesini ise ''Çünkü zamanımızın en büyük Devlet Adamını tanımak isterim'' diye belirtmiştir. ''Bundan başka umumi harp esnasında Türkiye ye gelmiştim. Dostlarım bana daima memleketimizde beş altı sene içinde vücuda getirilen büyük ve hayrete şayan ilerleme ve medeniyet eserlerinden bahsettiler! Bunları da bizzat görmek ve incelemek istedim.'' der.
<<...memleketinizi ziyaret ederken İtalya'da gördüğüm bir (ressam elinden çıkmış yağlı boya tablo) tabloyu hatırladım! Meşhur bir Ressam tarafından yapılan bu tablonun üzerine başka bir Ressam  tarafından yeni bir resim yapılmış! Fakat yeni ve başka bir Ressam, bu sonradan yapılan resmi kazımış ve altında bulunan HAKİKİ TABLO'yu meydana çıkarmıştı . Türk Milletinin meziyetlerini, ilerleme ve medeniyete karşı olan kabiliyetlerini temsil eden tablo sultanlar devrinde aldatıcı diğer, bir resim ile örtülmüştü! Fakat büyük bir Adam gelmiş bu sonradan yapılan resmi hayrete şayan bir maharetle kazımış ve Türk Milletinin meziyetlerini meydana çıkarmıştır.
Pek ziyade hasta olan ve sonradan hayat ve kudret kazanan Milletin manzarasını görmekten daha güzel bir hal tasavvur olunmaz!
Bilhassa vücuda getirilen bu yeni değişiklikler hayretime mucip oldu! Türkiye'yi ilk ziyaret ettiğim zaman İstanbul'da iki Türkçe kelime öğrenmiştim  'çabuk ve yavaş' eski devir pek yavaş gidiyordu! O zaman arabacılara 'çabuk' demek mecburiyetindeydim. Bu defa ki ziyaretimde öyle bir sürate şahit oldum ki otomobilcilere 'yavaş' demek mecburiyetin de kaldım. Reisicumhur Gazi Hazretleri tarafından kabul olunmak büyük şerefine eriştim!  Büyük adamla iki saat kadar konuştum. Gazi hazretleri bana Goethe'nin bir sözünü hatırlattı,'' insanlar aynı zamanda düşünürler ve harekete geçerler!'' Gazi ile mülakatım o kadar kıymetlidir ki bunu iki kelime ile anlatmaya imkan yoktur. Bu hususta bizzat ben kalem yürüteceğim. Bütün dünya Gazinin yalnız faaliyetlerini bilirler, fakat ben kendileri ile görüşürken dünyanın meçhulü olan diğer büyük meziyetler keşfettim Gazi hazretleri faal oldukları kadar mütefekkirdirler!  Gazi hazretlerinin M. Mussolini ile mukayese edemeyiz! Çünkü teşebbüslerin bütün esası Milletlerinin  sosyal teşekkülleri ve hareket hatları arasında fark vardır. Her İkisi de milletlerine yeniden hayat ve kudret vermek istiyorlar, fakat içinde bulundukları ahval ve şartlar mukayese edilemez.
Burada Emil Ludwig neden Gazi Mustafa Kemal'i Mussolini ile karşılaştırarak bir fark tespit etmek zorunda kalmıştır.
Bu mecburiyet nedendir?
Bu cevap hangi sorunun karşılığıdır ve ya hangi konjüktürün dayattığı karşılaştırmadır, akıllarda bu ve buna benzer sorular  incelenmeye değer kalmalıdır ! Stalin ve Mussolini ile ne ortak yön vardır?
Ve Emil Ludwig 
2 ocak 1930 tarihinde Türkiye'den ayrılır.
Bence not defteri aldığı cevapların yanında tespit edemediği ve hatta kendinin bile cevaplayamadığı sorularla doludur ! veya almaya çalıştığı bilgiler!
Emil Ludwig'in cevabını bilmediği ve bu nedenle soramadığı sorular var mıdır ?
Yoksa bu diktatör diye andıkları büyük adamın Goethenin ilhamlandığı kültürün kökünü bilişi mi?
Her insanın sorduğu soru; aslında onun ruhunu ve sentezleyebildiği bilgi düzeyini yansıtmaz mı?
Kanımca konuyu, Emil Ludwig'in ATATÜRK ile yaptığı röportajı doğru anlayabilmek için,  üç ana başlıkta toplamak gerekir.
Yapılan röportaj öncesi ve sonrası röportajın da geçtiği yer ve her iki şahsiyetin önem arz eden özellikleri, özellikler derken de duruma kadar getirilen kişisel gelişim ve dünya gelişiminden söz etmekteyim.
ÖNCE dediğimiz de,
-Emil Ludwig kimdir?
-Hangi millete mensuptur?
-Hangi derneklere üyedir?
-Kendini nereye ait hissetmektedir?
-Nerede çalışmaktadır neler yapmıştır?
-Niçin görüşmek istemiştir? gibi. Bu sorular, ihtiyaç duyuldukça çoğalacak türdendir ve anahtardır! Bu anahtarlar ışığında, AN ve SONRASI rahatça incelenebilir inancındayım! Demek ki üç ana başlıkta bir inceleme yapmak boynumuza borç oldu!